• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Av. Kürşat ERGÜN
Av. Kürşat  ERGÜN
mail-gizlidir@adaletmedya.net
Güncel Uygulamalar Işığında Elektronik Yazışmaların Delil Niteliği
  • 04 Ekim 2020 Pazar
  • 1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars
  • +
  • -

Günlük iletişimimizin büyük bir bölümünü gerçekleştirdiğimiz elektronik yazışmalar; bugün, iş hayatının da  olmazsa olmazı. Facebook gibi sosyal medya platformlarının yanı sıra Whatsapp gibi haberleşme odaklı uygulamalarda da, her gün birçok hukuki ilişki inşa edilip sona erdiriliyor. Kurumsal iş dünyasında ise firmalar, gerek iç işleyişinde gerekse de dış ilişkilerinde birçok faaliyetini mailler aracılığıyla yürütüyor.

Hukuken sonuç doğuran işlemlerin büyük bir kısmının bahsedilen elektronik ortamlar üzerinden gerçekleştirilmesi; bu ortamlar üzerinden elde edilen kayıtların hukuken geçerli deliller sayılıp sayılmayacağı sorusunu da beraberinde getiriyor.

İçtihatlar ve akademik çalışmalar çerçevesinde geçmişten günümüze bu konuda pek çok farklı görüş ortaya atıldı. İlk olarak elektronik ortamdaki yazışma kayıtlarının hukuki delil sayılamayacağı, bu kayıtların yalnızca “delil başlangıcı” niteliğinde olduğunu ileri süren görüş benimsenmişken; devam eden süreçte söz konusu kayıtların delil niteliğinde olduğu ancak “esaslı deliller” olarak kabul edilemeyeceği görüşü hakim görüş olarak benimsendi.

Öyle ki süregelen hukuk uygulamalarında Yargıtay’ın mevcut yaklaşımına göre bir elektronik postanın (e-mail) delil olarak kabul edilebilmesi için söz konusu e postanın ilgili kişi tarafından gönderildiğinin kesin bir şekilde tespit edilmesi gerekmekteydi. Yani elektronik postanın delil olabilmesi için; konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi heyeti tarafından yapılacak teknik inceleme sonucunda; söz konusu e-postanın ilgili kişi tarafından yazılıp gönderildiği hususunun kuşkuya mahal vermeyecek şekilde tespit edilmesi gerekir. Ancak hukuk dünyasında uzun süredir tartışmalı olan bu konu ile ilgili son olarak Yargıtay önemli bir karara imza attı.

 

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/1014 E. 2020/4488 K. numaralı 10.06.2020 tarihli kararıyla mail ve diğer elektronik ortamlarda yapılan yazışmaların alacak davalarında belge ve delil niteliğinde olduğuna hükmetti.

Kararda; “…Mahkemece belirtilen mail yazışmasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nun 199. maddesinde “Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” ifadeleri yer aldı.

Görüleceği üzere söz konusu karar, yıllardır süregelen bir tartışmayı büyük ölçüde sonlandırdı. Başta mail içerikleri olmak üzere elektronik ortamlardan elde edilen kayıtların belge niteliğinde olduğu, dolayısıyla da hukuki delil olarak kabul edilmesi gerektiği bahsi geçen karar ile açık bir şekilde ortaya konuldu.

Kararda, belge niteliğine haiz kayıtlar “mail içerikleri” ile sınırlı tutulmayarak; Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükmü gereğince diğer elektronik ortamlarda yapılan yazışmaların da hukuki delil olarak sayılması gerektiği hususu vurgulandı.

Bu nedenle mail kayıtlarının yanı sıra Whatsapp, Facebook ve diğer elektronik platformlar üzerinden gerçekleştirilen yazışmalar da hukuki delil niteliğinde olduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda taraflar bu kayıtları mahkemeye sunabilecek ve bu kayıtlar yargılama sonucunda hakimin tayin edeceği karara esas teşkil edebilecektir.

Whatsapp, Facebook, SMS aracılığıyla yapılan yazışmalar aile hukuku uyuşmazlıklarında da sıklıkla delil olarak gündeme gelmektedir. Örneğin eşler arasında gerçekleşen bir WhatsApp yazışmasında, eşlerden birinin aldatma durumunu itiraf ettiği bir WhatsApp yazışmasının diğer eş tarafından davada delil olarak sunulması söz konusu olabilir.

Buna ek olarak evlilik birliğine ilişkin yasal yükümlülükler alanı, eşlerin her birinin özel yaşam alanı olmayıp aile yaşamı alanıdır.  Yani aile yaşamı alanı eşler arasında “Özel Hayatın Gizliliği” suçuna vücut vermeyecektir. Yargıtay eşlerin birbirlerinin sosyal medya hesaplarına ve diğer iletişim araçlarına girmek suretiyle elde edeceği delilleri boşanma davasında delil olarak kullanabileceğine karar vermiştir.

Ancak bu nitelikteki konuşmaların içeriğine müdahale yapılabilmesi, ekleme yahut çıkarma söz konusu olabilmesi, konuşmanın yönlendirilmesi mümkün olabileceği için bu tarz deliller, tek başına yeterli olmayıp diğer delillerle birlikte değerlendirildiğinde, davada ispata yardımcı olabilmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2016/17151 E., 2018/5463 K. sayılı kararında; “…bu tür veriler tek başına vakıaların ispatına yeterli değildir. Davalı koca da söz konusu Facebook ve Outlook hesaplarıyla bir ilgisinin olmadığını savunmuştur. Yazışmaların davalı kocaya ait olduğuna dair, kadının iddiası dışında bir delil yoktur. Kim tarafından oluşturulduğu bilinmeyen ve muhatapların kim olduğu belli olmayan, internetten yapılan görüşme kayıtları, tek başına vakıaların ispatında dikkate alınamaz.” Diyerek ortamdaki fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıların, diğer delillerle desteklenmeleri halinde delil olarak hükme esas alınabileceğini belirtmiştir.

Sonuç olarak içtihatlara bakıldığında elektronik yazışmaları belge sayan Yargıtay kararları olduğu gibi elektronik ortamdaki belgelerin tek başlarına bir vakıanın ispatına yetmeyeceğine dair kararlar da mevcuttur. Ancak yukarıda bahsi geçen Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2017/1014 E. 2020/4488 K. numaralı 10.06.2020 tarihli kararı ile en azından alacak davaları bakımından elektronik ortamlardan elde edilen kayıtların belge niteliğinde olduğu ve hükme esas teşkil edeceği açık bir şekilde ortaya konulmuştur.

Ayrıca belirtmek gerekir ki; elektronik ortamda elde edilen kayıtların hukuken geçerli deliller olarak değerlendirilebilmesinin ilk şartı, diğer tüm delillerde olduğu gibi hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmalarıdır. Bizzat muhatabı olunan bir konuşmanın içeriğinde yer alan mesajları delil olarak sunmakta herhangi bir hukuka aykırılık bulunmazken; tarafı olunmayan bir konuşmanın içeriğindeki mesajları gizlice ele geçirip, ilgilisinin izni olmaksızın delil olarak sunmak hukuka aykırıdır.

Bu kapsamda üçüncü bir kişinin telefonundan bu kişinin haberi olmaksızın elde edilen Whatsapp kayıtlarının hukuka uygun delil olarak değerlendirilmesi mümkün değildir.

Elektronik yazışmaların hukuki anlamda delil niteliği hususu tam anlamıyla bir netliğe kavuşamasa da günümüz gelişen teknolojisi ve gündelik hayatın içinde neredeyse zorunluluk haline gelen bu yazışmalar Yargıtay değerlendirmelerinde de hükme esas teşkil eder nitelikte delil olarak karşımıza çıkmaya başlamıştır.

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

AdaletMedya İnstagram Hesabımız
ads