Türk Ceza Kanun’unun 62. Maddesinde, “ Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. (2) Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.” şeklinde takdiri indirim sebeplerinin mevcut Türk Yargı Sistemi’nde uygulama alanı düzenlenmiştir.
Kanun maddesi lafzından da anlaşılacağı üzere, takdiri indirim sebepleri failin işlemiş olduğu suçun karşılığında verilecek olan ceza üzerinden uygulanacağıdır. Örnek vermek gerekirse, TCK 81 kapsamında kasten insan öldüren kişi müebbet hapis cezası ile cezalandırılmaktadır. Failin öldürme kastı neticesinde işlemiş olduğu suç kapsamında, eğer herhangi bir suçta başkaca ağırlaştırma nedeni yoksa ise (Türk Ceza Kanunu 61. Maddesi kapsamında işlenen suçun temel şeklinde önce ağırlaştırma yapılıp daha sonra indirime gidilmesi gerekliliği düzenlenmiştir) kişiye verilecek olan müebbet hapis cezası Türk Ceza Kanunu 62. Maddesi gereğince hakimin takdir hakkı da saklı kalmak üzere, yirmi beş yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına takdiren karar verilebilmektedir.
Ancak, ilgili yazımda işin teorik kısmından daha çok uygulama yanlış anlaşılan hususlar değinmenin daha doğru olacağından bahisle farklı bir perspektiften takdiri indirim sebepleri ve uygulanma şeklini ele alacağım.
Özellikle kamuoyunun da yakından takip ettiği medyatik olan davalar bakımından gazetelerce yargılamanın her aşaması kamuoyuyla paylaşılmaktadır. Aslında burada da davaların medyatik olmasının ve her aşamasının kamuoyuyla paylaşılmasının hakimlere bir baskı unsuru olduğu ve yargılamada soruşturma ve kovuşturma aşamasının objektif ilerleyebilmesi için yargılama faaliyetlerinin gizli kalması gerekliliğinin ihlali eleştirilmesi gerçeğini de göz ardı etmemek gerekse de, esas değinilmesi gereken unsur takdiri indirim sebepleridir.
Kanun maddesinde de açıkça belirtilmesinden anlaşılacağı üzere, failin işlemiş olduğu suç neticesinde sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları ile cezanın failin geleceği üzerindeki etkisi de göz önüne alınıp bu hususlar doğrultusunda indirim yapılabileceğidir. Dikkat edilmesi gereken husus, hakimin söz konusu maddeye bağlı kalıp takdiri indirim sebepleri bağlı kalma zorunluluğunun olmayışıdır. Mevcut halihazırdaki yargılama sistemiz de ele alındığında, özellikle medyatik ve kamuoyunun yargılama sürecini yakından takip etmiş olduğu davalarda hakimlerin takdiri indirim sebeplerini uygulaması “kravat indirimi” gibi terimlerle yargılama sistemimizi de yıpratıcı manşetlerle gazetelerde yer bulmaktadır.
Temel cezanın belirlenmesinde en önemli etkin maddelerden bir tanesinin TCK 61 olduğu ve Avrupa Birliği Uyum Yasaları kapsamında ülkemizin de imzalamış olduğu birçok protokol ile yargılama etkin olan maddelerden bir tanesi de TCK 62. Maddesi olmuştur. Avrupa yasaları ele alındığında hapis cezalarının mevcut temel ceza belirlenirken daha esnek ve insan onuruna yakışır bir şekilde aynı zamanda infazın, kişinin işlemiş olduğu suç hakkında kişiyi ıslah etme çabasıyla hazırlandığı ortadadır. Ülkemizin de müzarekelerde bulunduğu Avrupa Birliği Uyum yasaları çerçevesinde 2005 yılında uygulamaya giren yeni 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında, cezaların hafifletilmesi ve nitelikle haller kapsamında ağırlaştırılan cezanın hafifletilmesinin de yargılamanın doğal bir parçası olması sebebiyle ülkemizde de geniş bir uygulama alanı olan TCK 62. Maddesi kamuoyunda gerekçeleri yanlış anlaşılsa da, uygulanmasının failin yararına olan hususların da yer alarak yargılama yapılması gerekliliği açıkça görülmektedir. Yargılama yaparken en önemli unsurlardan birisi ve hukuk devletinin gerekliliklerinden bir tanesi de, failin lehine ve aleyhine olan hususların değerlendirilerek sadece aleyhe değil lehe olan hususlar da göz önüne alarak yargılama yapılması gerekliliğidir.
Hakimlerin objektif karar vereceği durumlar haricinde aynı zamanda toplumun örf, adet ve gelenek görenekleri ile aynı zamanda hukuk devletinin en büyük gerekli nosyonlarından bir tanesi olan yargılamada sübjektiflik, işlenen suç ve suçu işleyen kişiye göre de cezanın temel sınırını belirlemesi gerekliliğiniortaya çıkarmaktadır. Bu sebeple de, takdiri indirim sebepleri sübjektiflik içerdiği gibi tatbik edilmesinin kamu vicdanını da rahatsız etmemesi gerekliliği haklı bir eleştiri olarak görülmektedir. Hakimlerimizin karar verirken olayın oluş şeklini kamu vicdanını ve adalet terazisini de dengede tutacak şekilde karar verilmeleri gerekliliği bir yana; özellikle gazetelerde takdiri indirim sebeplerinin uygulanmasının failin hakim karşısında kravat taktığı için verildiği gibi bir algı yansıtması da kanımızca hukuk sistemimizin sistematiği ile örtüşmemektedir veaynı zamanda yargılama sistemimizi de yıpratan ve kamuoyunda yanlış anlaşılmaya vesile olan bir algı da yaratmaktadır. Her ne kadar yargılama sistemimizin eleştirilecek birçok yönü olsa da, hukuk devletinin gerekliliklerinden bir tanesinin failin lehine olan hususları da ele alarak karar vermesi gerekliliğidir. Her ne kadar suç işlemiş olan fail işlemiş olduğu suçun cezasını çekmesi gerekliliği ayrı bir husus olsa da, cezaların yaptırım şeklinin kişinin işlemiş olduğu suç neticesinde infaz sistemimiz ile ıslah edilip, çekilen cezanın sonunda tekrardan topluma adapte olabilecek şekilde cezanın tatbik edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, ilkel toplumlarda verilen cezaların uygulanması gerektiği tarzda bir anlayış ortaya çıkar ki, hukuk devletinde yaşayan bir toplumla hiç örtüşmeyeceği açıkça ortadadır.
Bu sebeple, kanun sistematiğimiz içerisinde yer alan düzenlemeler kapsamında yargılama faaliyeti içerisinde bulunan ve tatbik edilecek kanun maddelerinin hakimlere büyük sorumluluk yüklediğinin açıkça ortada olduğu gerçeği bir yana, aynı zamanda kamu vicdanını rahatlatıcı kararlar vermesi ancak kanun sistematiğine bağlı kalarak ve sübjektifliğe hukuk devleti nosyonu kapsamında toplumumuzun örf ve adetleri de gözetilerek yer verilmesi gerekliliği de TCK 62. Maddeye uygulama alanı yarattığını açıkça göstermektedir. Hiç kimse işlemiş olduğu suç ile kamu vicdanını yaralamış ve toplumda infial yaratmış ise kravat takmasından ötürü söz konusu madde kapsamında yararlanma şansına sahip olamayacaktır. Türk yargı sistemimiz hakimlerimize toplumumuzda adalet terazisini en iyi sağlayacak şekilde misyon yüklediği gibi bunu gerçekleştirmeleri için de gerekli eğitimleri vermiştir. Toplum olarak verilen kararlar neticesinde daha iyi bir adalet sistemine sahip olmamız ve bunun için de ayrım yapmadan hepimizin çalışması gerekliği de göz ardı edilip, unutulmamalıdır.
Umut Can TEKİN