• DOLAR
  • EURO
  • ALTIN
  • BIST
Umur Tugay YÜCEL
Umur Tugay  YÜCEL
gizli.email@adaletmedya.net
Küresel Güç Mücadelesinde Yükselen Medeniyetler
  • 20 Haziran 2019 Perşembe
  • 1 Star2 Stars3 Stars4 Stars5 Stars
  • +
  • -

21. yüzyılda Amerikan gücünün gerilemesi tartışılırken, bir başka konu dünyanın geleceğini belirleme açısından ortaya çıkmaktaydı.

Yükselen güçler olarak başını Çin’in çektiği Hindistan, Rusya ve Brezilya, son on yılda hızlı bir büyüme ve kalkınma gerçekleştirdiler.

Yüzyılımızın bu yeni küresel aktörleri olan yükselen güçler, dünyada söz sahibi olma yolunda hızla ilerliyorlar. 21. yüzyılın bir bakıma gücün başka ülkelere doğru, özellikle de Asya-Pasifik’e kaydığı bir yüzyıl olacağını söyleyebiliriz.

2001’de ünlü yatırım bankası Goldman Sachs’ın Britanyalı iktisatçısı Jim O’Neill tarafından yazılan raporda; “Yükselen Ekonomiler” Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in İngilizce isimlerinin baş harflerine atfen BRIC bloğunu gündeme getirilmiştir. Daha sonra 2010 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti BRIC’e katılarak bu grubun adı BRICS halini almıştır. Bu blok, düzenli toplantılar ile dünyaya yeni siyasal, kültürel ve ekonomik vizyonlar sunmaya başlamıştır.

Küresel ekonomi, 1990-2010 yılları arasında, 22 trilyon dolardan, 62 trilyon dolara çıkmıştır. Küresel ticaret, yine aynı dönem içeresinde %267’ye yükselmiştir. Özellikle bu ekonomik artışın ve büyümenin %50’sinden fazlasını ve küresel ticaretin %47’sinin Hindistan ve Çin gibi yükselen güçler tarafından gerçekleştirilmesi önemlidir.

Yükselen güçlerin ekonomideki güçlerinin artması, doğal olarak uluslararası sistemde söz sahibi olmalarını da beraberinde getirmektedir. 2017 rakamlarına göre dünya nüfusunun yüzde 42’sine, küresel ekonominin yüzde 23’ünden fazlasına, dünyadaki maden rezervlerinin yüzde 60’ına ve dünya coğrafyasının yüzde 25’ten fazlasına hükmeden bir BRICS bloğu vardır.

 

Ayrıca dünya sanayi üretiminin üçte birini ve tarımsal üretimin yarısını gerçekleştiren BRICS ülkeleri, dünyanın erzak deposudur. BRICS ülkeleri, mevcut küresel sistemin tüm uluslararası kuruluşlarında (BM, IMF, DB, DTÖ ve G-20’de) yer alarak daha fazla söz sahibi olmak istemektedir.

BRICS’in iktisadi hamleleri, bu ülkelerdeki siyasi istikrar, geniş bir orta sınıf, evrensele yakın okuma-yazma oranı, modern altyapı, teknolojik ilerlemeler, büyük sermaye rezervleri, patlayan ihracat ve muazzam ticaret fazlası ile çok yönlü imalat sektörü gibi diğer alanlarda da olumlu gelişmelere yol açmıştır.

 

Ayrıca BRICS’i önemli kılan etkenler arasında, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi kuruluşlara alternatifler oluşturma potansiyeli vardır. Hâlihazırda BRICS ülkelerinin ortaklaşa kurduğu Yeni Kalkınma Bankası (NDB) da Şanghay’da 2015 yılından bu yana faaliyetini sürdürüyor. BRICS ülkelerinin dünya ile toplam dış ticaret hacmi 6 trilyon dolara dayanmış durumda. Bu dış ticaret hacmi pastasının 60,7 milyar dolarlık dilimini de Türkiye’yle BRICS ülkelerinin ticaret hacmi oluşturuyor.

1. Dünya Savaşından sonra ABD liderliğinde kurulan uluslararası sistem, birçok devlet dışı aktörü de meydana getirmiştir. Yeni Dünya Düzeni, Birleşmiş Milletler ve NATO gibi kurumların yanında küresel sistemi düzenleyen Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü ve Uluslararası Para Fonu gibi örgütlerle ABD liderliğinde kurulmuştur. Dünya düzeni, uzun zamandır ABD ve Batı merkezli olarak hâkimiyetini sürdürmektedir. Yalnız yükselen güçlerin son on yılda hızlı bir şekilde ekonomik büyümeleri ve kalkınmaları ile ABD ve Batı’nın göreceli olarak güç kaybettiğini söyleyebiliriz.

Başta Çin olmak üzere yükselen güçlerin Batı’nın söz sahibi olduğu uluslararası sisteme itirazlarını dile getirmesi, küresel sistemin sorgulanmasına hatta değişiklilere gidilmesine yol açmıştır. Çin ve diğer yükselen güçler, hem uluslararası kurumların, hem de küresel yönetişimin, güncel sorunlar ve gelişmeler dikkate alınarak yeniden dizayn edilmesi gerektiğini dile getirmektedirler.

Yükselen güçlerin büyüyen ekonomik başarılarını hızlı bir şekilde askeri kapasiteye çevirdiğini görebiliriz. Stockholm Barış ve Araştırma Enstitüsü’nün (SIPRI) hazırladığı 2017 yılı askeri harcama verilerine baktığımızda, en çok harcama yapan ilk 5 ülkeden 3’ünün Çin, Hindistan ve Rusya gibi BRICS ülkeleri olduğu görülmektedir. Askeri harcamalarda ilk 15’e baktığımızda 11. sırada Brezilya’yı görüyoruz.

Dünyaca ünlü askeri istatistik sitesi Global Fire Power, yayınladığı dünyanın en güçlü silahlı kuvvetleri listesinde 1. sıradaki ABD silahlı kuvvetlerinden hemen sonra 2-Rusya, 3-Çin ve 4-Hindistan şeklinde sıralanmaktadır. Brezilya ise Latin Amerika’nın en büyük ve en güçlü ordusuna sahiptir.

BRICS ülkeleri, ABD ile aralarındaki askeri güç farkını azaltmaya çalışıyorlar. Özellikle Çin, Hindistan ve Rusya, silah alımlarını hızlandırdığı gibi ordularını hızla modernize etmektedirler. Hindistan, dünyanın en büyük silah ithalatçısıdır. Tüm bu gelişmeler ışığında 20. Yüzyılın eski dünyasının yavaş yavaş son bulduğunu ve 21. Yüzyılın yeni dünyasının inşa edildiğini öngörebiliriz.

BRICS, yeni dünyanın en önemli öncüsüdür. Temsil ettiği görkemli medeniyetleri, büyük orduları, zengin nüfusları ve dünya için söyleyecek sözlerinin olması, diğer ülkelerde daha adil bir dünya düzeni beklentisini artırmıştır.

Gelecek öngörümüze göre; Amerika Birleşik Devletlerinin karşısına çıkabilecek tek küresel güç potansiyelini Çin barındırmaktadır. Bu durum, Amerikan yönetimi ve Batı dünyası tarafından oldukça kafa yorulan bir durumdur. ABD Dışişleri Eski Bakanı Hillary Clinton da Kasım 2011’de Foreign Policy’de yayınladığı makalesinde şöyle demektedir:

”Dünyanın geleceğine Irak’ta veya Afganistan’da değil, bizzat Asya’da karar verilecek ve Amerikan devletinin önümüzdeki on yıl için ele alacağı en önemli politikalarından bir tanesinin de, Asya-Pasifik bölgesinde siyasi, diplomatik, stratejik ve ekonomik yatırımları büyük ölçüde koruma ve artırma odaklı olacaktır.”

Amerikan gücünü günümüzde en çok düşündüren şey, Çin’in yükselişidir. Çin’in ekonomik ve askeri hızlı gelişimi, bölgesel ve küresel olarak dikkatleri üzerine çekmektedir. Aslında Dünya genelinde Rusya, Brezilya ve Hindistan gibi güçlerin yükselişi de kendini göstermektedir. Yalnız bu güçlerin arasında ABD’ye hem ekonomisi, hem askeri gücü, hem de nüfusu ile bölgesel ve küresel etki yaratabilecek ve rakip çıkabilecek tek ülke, şimdilik Çin’dir. Çin’in bu hızlı ekonomik gelişimi, dünyanın üretim ve imalat üssü olması yanında ikinci en büyük savunma bütçesine sahip olması, bize bir ”Çin Rüyası” yaratma olasılığının zor olsa da var olma ihtimalini gündeme getirmektedir.

Sonuç olarak adı ister BRICS yüzyılı, ister Asya yüzyılı, ister Medeniyetler yüzyılı gibi birçok isim ile anılsa da 21.yüzyıl, Batı dışı bir dünyanın yükselişine şahitlik etmektedir. Merak ettiğimiz ise bu yeni dünyanın bize ne getireceğinin yanında, eski dünyanın bunu nasıl karşılayacağıdır.

Yeni bir dünyaya yol alırken bu belirsiz zamanları izleyip görelim…

Sosyal Medyada Paylaşın:

Düşüncelerinizi bizimle paylaşırmısınız ?

AdaletMedya İnstagram Hesabımız
ads