Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Hakim Ecehan ARDIÇ

Tüketici Hakem Heyeti Başvurusunda Talep Sonucundan Feragat

            6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 114/2 maddesi yollamasıyla tüketici uyuşmazlıkları açısından 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 68. maddesinde özel bir dava şartına yer verilmiştir: Tüketici hakem heyetine başvuru dava şartı.

Tüketici hakem heyetleri ilk olarak 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun döneminde hukuk literatürümüze girmiş bir kurum ise de bir dava şartı olması ancak 28/05/2014 yürürlük tarihli 6502 sayılı Kanun ile gerçekleşmiştir. Bu kapsamda bazı tüketici uyuşmazlıkları bakımından mahkemeye başvurmak mümkün olmadığından talep edenin öncelikle tüketici hakem heyetine gitmesi zorunludur. Fakat tüketici hakem heyetleri her ne kadar bir mahkeme değil ise de, uyuşmazlıkların çözümü sırasında HMK’daki usul hükümlerinden çokça yararlanır. Dolayısıyla hukukumuzda uygulama bulan tasarruf ilkesinin tüketici hakem heyetlerine başvuruların yanı sıra yapılan başvuruların sonlandırılmasında da devreye girmesi gerektiği düşünülebilir. Buna karşın bazı usul kurallarının bu heyetlerin önünde ileri sürülüp sürülemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmekte olup davaya son veren taraf işlemlerinden feragatin tüketici hakem heyetine başvuru parasal sınırının tespitinde ne şekilde uygulanacağı ele alınmaya çalışılmıştır.

1.TÜKETİCİ HAKEM HEYETLERİNİN GÖREV ALANI

Hukuki niteliği tartışmalı olan tüketici hakem heyetleri TKHK’da düzenlenmiş ve tüketici uyuşmazlıklarının bir kısmı bakımından ilk başvuru mercii haline getirilmiş olan bir kurumdur. 4077 sayılı Kanun döneminde çalışmaya başlayan heyetler bugünkü niteliğine 6502 sayılı Kanun ile ulaşmıştır.

Tüketici hakem heyetlerinin hukuki niteliğine dair Anayasa Mahkemesi bir kararında heyetlerin “dar anlamda mahkeme” niteliğini haiz olmadığı[1], bir diğer kararında ise heyetlerin yargı faaliyeti yürütmediğine karar vermiştir[2]. Bu doğrultuda, 6502 sayılı TKHK’da tüketici uyuşmazlıkları açısından tüketici hakem heyetine başvurunun bir dava şartı haline gelmesi, buna karşın söz konusu incelemenin hakim vasfında olmayan kişiler tarafından yapılması, bu suretle kişilerin yargılama faaliyeti gerçekleştirmeyen ve mahkeme de olmayan bir mercie başvurmak zorunda bırakılmaları hak arama hürriyetinin ihlali anlamına geldiği gerekçesiyle öğretide eleştirilmiştir[3]. Nitekim heyetlerin kuruldukları ilk andan itibaren hukuki niteliklerine ilişkin olarak da farklı görüşlerin ileri sürüldüğü görülmektedir. Bu kapsamda tüketici hakem heyetlerinin alternatif bir çözüm yöntemi[4], zorunlu tahkim[5], ihtiyari tahkim[6], kendine özgü (sui generis) yargılama dışı bir uyuşmazlık çözüm yöntemi[7], idari nitelikte teşkilatlanma içeren, belli durumlarda da başvurunun zorunlu olduğu uyuşmazlık ön çözüm mercii[8], yargı mercilerinden önce başvurusu zorunlu idari bir kurum/merci[9] olduğuna ilişkin görüşlerin ileri sürüldüğü anlaşılmaktadır. Yine, tüketici hakem heyeti üyelerinin tamamının hukukçulardan oluşmaması öğretide eleştiri konusu edilmekle birlikte[10]; bu mercilerce verilen kararlara karşı idari yargıda iptal davası açılamaması, itirazların adli yargı içerisindeki tüketici mahkemelerince değerlendirilmesi nedeniyle idari merci olmadıkları da öğretide dile getirilmiştir[11]. Kanımızca tüketici hakem heyetlerine başvurunun HMK atfıyla TKHK’da bir dava şartı olarak düzenlenmesi ve çoğunlukla da HMK’daki usullere göre inceleme yapmaları nedeniyle “yarı yargısal uyuşmazlık çözüm mercileri” olarak değerlendirilmeleri daha yerinde olacaktır.

Tüketici hakem heyetine başvuru, tüketici mahkemelerine bazı uyuşmazlıklar bakımından doğrudan dava açılamaması, öncelikle heyete başvurulması anlamına gelen bir dava şartıdır. Bununla birlikte bu dava şartı, HMK’nın 114. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde gösterilen görev dava şartından farklı olup tüketici mahkemesi ile heyetler arasında oluşturulan bu ayrımın HMK anlamında gerçek bir görev ayrımı olmadığı da aşikardır[12].

            Tüketici hakem heyetine başvurulacak ilişki bir tüketici uyuşmazlığı değilse, diğer şartlar sağlansa dahi tüketici hakem heyetlerinin esastan inceleme yapması mümkün değildir. Bu durumda heyetin başvuruyu esasa almadan reddetme hakkı bulunmadığından[13] taraf teşkilini sağladıktan sonra başvuruyu reddetmesi gerekir. Tarafların bu karara karşı tüketici mahkemesinde itiraz davası açma hakkının yanı sıra görevli asıl mercie başvuru hakkının olduğu ise şüphesizdir.

Tüketici hakem heyetine başvuru dava şartına uyulmayarak tüketici mahkemesinde dava açılmasının yaptırımı, davanın usulden reddine karar verilmesidir (HMK md. 115/2). Tüketici mahkemesinde dava açılması gereken hallerde heyete başvurulması durumunda da bu başvurunun heyet tarafından reddine karar verilir[14]. Zira bunlardan birinin görevli olduğu durumlarda diğerinin görevinden bahsetmek mümkün değildir.

Tüketici uyuşmazlıklarının daha hızlı çözümü için getirilen bu ayrım, TKHK’daki birkaç hüküm ile öğreti ve yüksek mahkeme kararları ile oluşturulmuştur. Söz konusu ayrım, tüketici mahkemesinde açılabilecek ve niteliği gereği heyetler tarafından incelenmesine de engel bulunmayan ve her yıl yeniden belirlenen parasal sınıra da uygun olan taleplerin tüketici hakem heyetlerince incelenmesini öngörmektedir (TKHK md. 68/1). Bununla birlikte öğretide, tüketici lehine yorum ilkesi de dikkate alınarak heyet ile mahkeme arasındaki görev ayrımının belirlenmesinde tereddüte düşülmesi durumunda heyetin görev alanının daha dar yorumlanarak ihtilafın tüketici mahkemesi tarafından çözülmesi gerektiği de ileri sürülmüş durumdadır[15].

2.PARASAL AÇIDAN GETİRİLEN SINIRLANDIRMA

            Tüketici hakem heyetlerinin görevinin belirlenmesinde ilk ölçüt ortada tüketici hukukunun uygulanmasına gerektiren bir ihtilafın varlığı, ikincisi tüketici hakem heyetinin inceleme yapmasına engel bir durumun bulunmaması ve üçüncüsü de uyuşmazlığın parasal değeridir.

2023 yılı bakımından tüketici uyuşmazlıklarında tüketici mahkemesine başvuru parasal sınırı 66.000,00-TL olarak belirlenmiş olup bunun tayininde ise kanımızca heyete başvuru tarihindeki sınır[16] dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla uyuşmazlık tüketici hakem heyetleri tarafından incelenebilecek bir konuya ilişkin olsa dahi, uyuşmazlık değeri 66.000,00-TL veya üstünde ise tüketici mahkemeleri (müstakil tüketici mahkemesi olmayan yerlerde de tüketici mahkemesi sıfatıyla asliye hukuk mahkemeleri) tarafından çözümlenmelidir. Söz konusu parasal sınır her yıl yeniden değerleme oranına göre belirlenmektedir. Bu kapsamda, sözleşmeden kaynaklanan, içerisinde sözleşmeden dönme ve bedel iadesi talebi de bulunan uyuşmazlıklarda dava değerinin tespitinde sözleşme değeri esas alınacaktır. Ancak sözleşmeye dayalı olmakla birlikte, dönme talebi içermeyen, belli bir alacak veya tazminat gibi kalemler içeren talepler yönünden sözleşme halen ayakta olduğundan burada sözleşme bedeli değil, davacı/başvurucu tarafından gösterilen uyuşmazlık değeri dikkate alınır.

Tüketici hakem heyetine başvuru parasal sınırı, başvurunun gerçekleştiği tarih dikkate alınarak tespit edilir. Bu nedenle başvuru tarihinden sonra meydana gelen değişiklikler, heyetlere parasal sınır açısından görevsiz hale gelindiği gerekçesiyle başvuruyu reddetme hakkı vermez[17]. Buna karşın bizim katılmadığımız; ancak öğretide DÖNER tarafından savunulan görüşe göre[18], tüketici mahkemesi ile tüketici hakem heyetleri arasındaki parasal sınıra göre yapılan ayrımda başvuru yılı için belirlenen sınır değil, malın veya hizmetin alındığı tarihte geçerli olan parasal sınırlar dikkate alınmalıdır.

Ayrıca öğretide[19], tüketici hakem heyetine başvuru parasal sınırının belirlenmesinde asıl alacağının yanında faiz gibi feri talepler de varsa sadece asıl alacağın miktarına göre heyete başvuru sınırının belirlenmesi gerektiğine ilişkin bir görüş de ortaya atılmıştır. Bu görüşe göre, talep sadece faiz ve feri niteliğindeki kalemlere ilişkin ise bu durumda heyete başvuru zorunluluğu talep edilen bu alacak kalemlerinin toplamına göre belirlenmelidir. Kanımızca bu görüş yerinde olmayıp, görevli merci asıl alacak ve faiz gibi yan kalemlerin toplamı da dikkate alınarak tespit edilmelidir[20].

3.TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ BAŞVURUSUNDAN FERAGAT

            Tüketici hakem heyeti başvuruları açısından yapılacak feragatin heyet başvurusuna ne şekilde etki edeceği ya da yapılan başvuruların bu suretle sona erip ermeyeceğine ilişkin olarak TKHK ve yönetmeliklerde herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak TKHK’nın 83. maddesinde, bu Kanun’da hüküm bulunmayan hallerde genel hükümlere göre inceleme yapılması gerektiği düzenlenmiş olduğundan heyet tarafından HMK hükümleri gereğince inceleme yapılabileceği TUTUMLU tarafından ifade edilmiştir [21]. Yazar bunun dayanağı olarak ise, HMK’nın 24. maddesinde yer verilen tasarruf ilkesi gereğince tarafın mahkeme ya da ilgili mercilere yapmış olduğu başvuruların sonlandırma hakkının da her zaman için varlığını devam ettirmesini göstermektedir. Bizce de TUTUMLU’nun bu görüşü yerindedir. Nitekim hukuk yargılamasında amaç maddi gerçeğe ulaşmak olmadığından sulh ve kabul halleri hariç olmak üzere, HMK’nın 24/2 maddesi gereğince kamu düzenini ilgilendiren davaların bile taraf iradeleri ile sona erebilmesi mümkündür[22].

Feragate ilişkin hükümlerin TKHK’da ve yönetmeliklerde ele alınmamış olması nedeniyle feragatin uygulanma şekli ve sonuçları açısından HMK’nın uygulanması gerekir. Kanun’un 307. maddesinde ise feragat, davacının talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmış ve davayı sona erdiren taraf işlemleri arasında sayılmıştır. Ancak feragat sulhten farklı olarak iki değil, tek taraflıdır[23]. Dolayısıyla davadan feragat edilen kısım bakımından aynı davanın bir kez daha açılması mümkün değildir. Bu bakımından feragat işlemi, hem usul hukuku hem de maddi hukuka ilişkin bir işlemdir[24]. Hatta feragat beyanının geçersiz olduğuna ilişkin maddi hukuk itirazları dışında, davadan feragat sonrasında bu davanın esas bakımından istinaf edilmesi de usulen imkansızdır. Zira feragat durumunda mahkemenin vereceği ret kararı usuli bir karar olup uyuşmazlığın esasına girilerek yapılan bir inceleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte feragate dayalı olarak verilen karar usul hukukundan kaynaklanan sebeplerle istinaf edilebilir[25]. Bundan kasıt ise, feragat beyanının ileri sürülüş şeklinden kaynaklanan sebeplerdir.

Davadan feragat, ancak dava dilekçesinin talep sonucunda yer alan hususlarda söz konusu olabilir. Bu anlamda, davacının beyanının, dava dilekçesinde yer verilen talep sonucunu kapsamaması halinde feragate bir anlam yüklemek mümkün olmayacaktır. Davacının davanın tamamından feragat etme hakkı olduğu gibi bir kısmından da feragat etmesi mümkündür. Bu durumda feragat edilen kısma ilişkin olarak talep ve dava hakları ortadan kalkmış olur. Bunun istisnası, irade bozukluğu hallerinin varlığıdır (HMK md. 311).

Feragatin sonuç doğurabilmesi açısından bu beyanın Mahkemeye ulaşması yeterli görülmüştür. Bir diğer ifadeyle bu beyanın ayrıca karşı tarafın bilgisine ve onayına sunulmasına gerek yoktur. Ancak önüne feragat beyanı gelen mahkeme tarafından yapılacak denetimde bu feragat beyanının kanunun aradığı anlamda gerçek bir feragat olup olmadığının incelenmesi zorunludur[26]. Feragatin sonuç doğurabilmesi açısından feragat beyanının açık bir şekilde yapılması, kısmi feragat varsa bu durumda da feragat edilen talepler ile alacağın miktarının açıkça gösterilmesi gerekir. Davacının beyanının feragat mi davanın geri alınması mı olduğu noktasında tereddüt bulunması halinde hakimin bu hususu açıklattırması[27] ve buna göre işlem yapması zorunludur. Ayrıca feragat beyanının kayıtsız ve şartsız olması da gerekmekte olup (HMK md. 309/4), şarta bağlı olarak gerçekleşen feragate sonuç bağlanması mümkün değildir. KURU/AYDIN, şarta bağlı olarak yapılan feragat beyanının ancak sulh teklifi olarak kabul edilebileceğini ifade etmiştir[28]. Kanaatimizce aynı açıklamalar tüketici hakem heyetine yapılan başvurular açısından da geçerlidir. Dolayısıyla heyete yapılan başvurudan feragate ilişkin beyanın kayıtsız ve şartsız olmaması halinde bu beyana geçerlilik tanımak mümkün olmayacağından işin esastan sonuçlandırılması, aksi takdirde başvurunun feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu anlamda, tüketici hakem heyetine yapılan başvuruların karar verilmeden önce feragat ile sonuçlandırılması tarafımızca mümkün görünmektedir[29].

Tüketici hakem heyetleri tarafından incelenen uyuşmazlıklar bakımından başvurudan feragat edilebileceğine dair açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Kanımızca tasarruf ilkesi gereğince tüketici hakem heyetine yapılan bir başvuru henüz sonuçlanmadan başvurucunun bu başvurunun tamamından veya bir kısmından feragat etmesine de imkan tanınmalı ve başvuru bu nedenle reddedilebilmelidir. Nitekim 21/09/2022 tarih ve 31960 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nin masrafları düzenleyen 29. maddesinin 3. fıkrasında da, feragat halinde yargılama giderlerinin ne şekilde yüklenileceğine değinilmek suretiyle feragatin heyet incelemesi sırasında da yapılabileceği kabul edilmiştir.  O halde, davadan feragate ilişkin hükümlerin heyet başvurusundan feragat halinde de uygulanabileceği kabul edilebilmelidir.

Davanın kısmi dava olarak ikame edilmesi, alacağın diğer kısmından feragat edildiği anlamına gelmez (HMK md. 109/3). Bunun istisnası, davacının davayı ikame etmesi sırasında kalan kısma ilişkin olarak feragat ettiğine dair açık bir beyanda bulunmuş olması halidir.  Tüketici hakem heyetine başvurular bakımından da alacaklının veya tespit isteminde bulunan tarafın aynı temel ilişkiden kaynaklanan birden fazla alacağının tamamını aynı anda başvuru konusu etmesi zorunlu değildir. Bu nedenle başvuranın kısmi başvurusu sonrasında açıkça feragat etmediği sürece diğer alacakları için de daha sonradan başvuruda bulunma hakkı saklıdır. Fakat belirtmek gerekir ki, niteliği ve uyuşmazlık değeri bakımından mahkeme denetimine tabi bir ihtilaf için başvurucunun Yönetmelik’in 6/4. maddesi gereğince parasal sınırı aşan kısımdan feragat ederek tüketici hakem heyetine başvurması halinde sonradan alacağın feragat edilen bu kısmı için heyetten ya da mahkemeden talepte bulunmasına imkan yoktur. Ancak tüketici hakem heyeti kararına itiraz davalarının hak düşürücü süreye tabi olması nedeniyle davacının heyet kararının bir kısmına karşı itiraz davası açması halinde bu on beş günlük süre içerisinde dava açılmayan kısım kesinleşeceğinden tarafın bu kısma ilişkin dava hakkından feragat ettiğinin kabulü gerekecektir.

Tüketici hakem heyeti başvurusundan sonra da başvuranın feragati nedeniyle uyuşmazlığın sona erdirilmesi mümkün görünmektedir. Ancak feragate ilişkin olarak HMK’daki hükümler kıyasen uygulanacak olmakla, birlikte tüketici hakem heyeti incelemelerinin niteliği gereğince bazı hükümlerin uygulanmasına imkan yoktur. Örneğin 21/09/2022 tarihli Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nde kararın eksik kalan kısımlarının tamamlanması veya tashihi düzenlenmesi ve taraflara da bu nedenle heyetten karar talep etme imkanı verilmesine karşın bunların dışındaki konu ve sebeplerle ek karar yazılabilmesine ilişkin bir yetki verilmemiş, sadece tüketici mahkemelerine itiraz yolu açık bırakılmıştır. Bu nedenle kanımızca tüketici hakem heyeti dosyalarında başvuranın feragat hakkı heyetin işin esasına ilişkin karar vermesine kadar mümkün olup, kararın verilmesinden sonra yapılan feragate anlam yüklenemeyeceği gibi feragate göre karar verilmesini talep eden tarafın ancak heyet kararına itiraz davası açmak suretiyle bu kararın kaldırtılmasını sağlaması söz konusu olabilecektir.

Feragat beyanının tüketici hakem heyetine sunulması ile birlikte feragat sonuçlarını doğurmaya başlar. Bu beyanın geçerliliği için karşı tarafın muvafakatine ve beyanına gerek olmadığından feragat dilekçesinin karşı tarafa tebliğine gerek yoktur. Ayrıca feragat beyanının heyete ulaşmasından sonra geri alınması veya bu beyandan dönülmesi de mümkün değildir. Bu beyan üzerine başvurunun reddine karar verilecek olmakla birlikte, ret kararının verildiği ana kadar başvuru derdest konumda bulunacaktır. Heyetin ise başvurunun feragat nedeniyle reddine karar vermesi gerekmektedir. Feragat, başvurunun esastan sonuçlanmasına neden olacağından kararın itiraz edilmeden ya da itiraz davası sonucunda onanması suretiyle kesinleşmesi halinde başvurucu aynı hususta heyete yeni bir başvuru yapamaz, mahkemede de dava açamaz. Aksi takdirde kesin hüküm itirazı ile karşılaşılacaktır[30]. Zira HMK’nın 311. maddesi gereğince feragat kesin hüküm gibi sonuç doğuracağından bu beyanın maddi anlamda kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilmiş durumdadır.

Feragat beyanının sunulmasının ardından bu beyanın geri alınması veya beyandan dönülmesi mümkün değildir[31]. Yüksek mahkeme kararları da bu yöndedir[32]. Kanaatimizce tüketici hakem heyeti dosyasında başvurucunun feragat beyanı da kıyasen aynı sonucu doğurur ve başvurucu artık bu beyanından dönemez.

Feragatin dava sırasında vekil tarafından yapılması halinde vekaletnamede özel bir yetkinin bulunması şarttır (HMK md. 74/1). Bu kural kanımızca heyet başvurularında da aranmalıdır. Zira HMK’nın özel yetkiyi düzenleyen 74. maddesinde açıkça “davanın” ifadesi kullanılmıştır. Bu nedenle, 6502 sayılı TKHK’nın 83/1 maddesinin atfı ile heyete yapılan başvurudan feragat halinde de vekilin özel yetkisinin bulunması kıyasen aranmalı, aksi takdirde HMK’nın 77. maddesindeki usul ve sonuçlar uygulanabilmelidir.

4.TÜKETİCİ HAKEM HEYETİNE BAŞVURUDA ALACAĞIN BİR KISMININ TALEP EDİLMESİ 

Alacaklı olduğunu iddia eden tarafın bu alacağının daha fazla olduğu hallerde heyet yerine mahkemeye başvurması zorunludur. Ancak bazen alacaklı, mahkemeye başvurmak yerine heyete başvurmanın inceleme süresi, tüketici tarafından yapılan başvurularda masrafların tüketiciye yüklenmemesi gibi nedenlerle kendisi açısından daha avantajlı olacağı kanaatinde olabilir. Bu durumda artık başvurunun mahkemeye değil, tüketici hakem heyetine yapılması gerekecektir. Fakat bunun için heyete başvuranın talebinin tek bir uyuşmazlığa ilişkin ve fazlaya yönelik talep hakkından da feragat edilmiş olması şarttır. Kanaatimizce alacağın fazlaya ilişkin kısmına dair yapılan bu feragatin açık bir şekilde yapılması zorunludur. Bu husus Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliği’nin 6. maddesinin 4. fıkrasında da düzenlenmiş olup maddede: “Başvurunun, tek bir uyuşmazlıkla ilgili olması ve uyuşmazlık konusunun bu maddede belirtilen parasal sınırı aşması halinde, sınırı  aşan kısımdan feragat edilerek tüketici hakem heyetine başvuru yapılabilir. Parasal sınırı aşan kısım için tekrar tüketici hakem heyetine başvuru yapılamaz” denilmiştir.

Başvurucunun tüketici hakem heyeti parasal sınırına dahil olabilmek için talebinin fazla kısmından yapacağı feragat bu taleplere ilişkin hakkın kaybedilmesi anlamına geldiğinden fazla kısım bakımından tüketici hakem heyetine yeni bir başvuru yapılmasına engeldir. Buna karşın başvurucu, ilk başvurusunun akabinde heyete daha önceden feragat ettiği kısım bakımından yeni bir talepte bulunmuşsa bu yeni başvurunun feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

BUDAK[33], Yönetmelik’teki bu hüküm ve tüketici lehine yorum ilkesi gereğince, hukuki bilgisizliği nedeniyle heyete başvuru sınırını aşan bir alacağa ilişkin olarak tüketiciye başvurunun akabinde fazla kısım bakımından feragat hakkı tanınması ve bu suretle başvurunun heyete başvuru sınırına taşınması hakkı tanınması gerektiğini ifade etmiştir. Bu husus mevzuatta açıkça düzenlenmemiş olmakla birlikte, bizce de, başvurunun hemen akabinde ve heyet tarafından henüz incelemeye geçilmeden, tüketicinin heyete bir kısım alacağından feragat ettiğini açıkça bildirmesi durumunda başvuruda halen talep edilen kısım bakımından inceleme yapılmalıdır. Bu durum usul ekonomisi ilkesinin de bir gereğidir. Yine ÇABRİ[34] de heyet tarafından yapılan inceleme sonunda başta dava değerini bildiremeyen başvurucunun alacağının dava açma sınırına ulaştığının ortaya çıkması üzerine fazla kısma ilişkin olarak yapacağı feragatin geçerli olacağı ve başvuru sınırında kalan kısım bakımından heyetin karar vermesinde hukuka aykırılık bulunmadığını ifade etmiştir. Gerçekten de, tüketici hakem heyetlerinin mahkeme niteliğinde bulunmaması, taleple bağlılık ilkesi ve tüketici hukukuna ilişkin uyuşmazlıkların da re’sen takibi gereken işlerden olmaması nedeniyle başvurucunun heyet başvurusundan da her zaman için feragat hakkının bulunduğu kabul edilmelidir.

Ancak burada akla heyetin gerçek miktarı tespit ettikten sonra tarafı bundan haberdar ederek dava açma sınırına ulaşan miktarın fazlasından feragat edip etmeyeceğini sormasının gerekip gerekmediği, bu anlamda heyete böyle bir görevin yüklenip yüklenemeyeceği sorusu gelmektedir. Zira uygulamada karşılaştığımız hakem heyeti dosyalarında, taraflara yazılı herhangi bir bildirim yapılmaksızın heyete başvuru sınırını aşan alacak miktarı gerekçe gösterilerek başvuruların reddedildikleri görülmektedir. Oysa Yönetmelik’in 20/1 maddesinde tüketici hakem heyetine başvurular bakımından alacağın tam miktarının belirlenmesinin başlangıçta tam ve kesin olarak belirlenemediği hallerde asgari bir sınır belirtilmek kaydıyla başvuru yapılmasına, incelemenin sonunda daha fazla tespit edilen alacak hakkında heyetin sınırları dahilinde olması halinde karar verilebilmesine imkan tanınmıştır. Buradan hareketle, heyete yapılan başvuru sonunda, örneğin tüketici hakem heyeti tarafından yaptırılan bilirkişi incelemesi veya şikayet edilen tarafından sunulan belgelere göre başvuranın alacağının daha fazla olduğunun anlaşıldığı hallerde talepten fazlasına da karar verilebilmesi mümkün olmalıdır. Ancak TKHK’da heyet incelemesinin ayrıntıları düzenlenmediği gibi Yönetmelik’te de yeterli derecede usuli düzenlemeye yer verilmiş değildir. Bu anlamda mahkeme olarak kabul edilmeyen heyetlerin yaptıkları incelemenin mahkeme yargılaması ile aynı şekilde gerçekleşmesinin beklenmesi hatalı olacaktır. Zira heyetlerin genelde dosya üzerinden inceleme yapmaları nedeniyle delillerin tartışılması, bilirkişi raporlarının tebliği ve rapora itiraz üzerine yeni rapora gidilmesi usulleri uygulamada rastlanan durumlardan değildir. Bu nedenle başvurucunun toplam alacağının mahkemeye başvuru sınırına ulaştığından ne şekilde haberdar olacağı belirsizdir. Bununla birlikte kanaatimizce başvuru henüz sonuçlanmadan yapılmış bir feragat varsa bunun geçerli olarak kabul edilmesi ve kısmen feragat edilen kısım çıkartıldığında kalan alacak heyetin parasal görev sınırına denk geliyorsa bu hususta esastan bir karar tesis edilmesi yerinde olacaktır.

Aynı şekilde, başvurucunun bir kısım alacağını tüketici hakem heyetinden aldıktan sonra kalan kısım için tüketici mahkemesine dava açması durumunda da fazlaya ilişkin haktan feragat edilmiş olması nedeniyle davanın reddine karar verilmesi durumu karşımıza çıkacaktır[35]. Kanımızca, buna rağmen bir dava açılmışsa, tüketici hakem heyeti kararlarının kesin hüküm ve derdestlik oluşturması nedeniyle taraflarca ileri sürülmese dahi bu durum hakim tarafından re’sen dikkate alınmalı ve kesin hükmün varlığına bağlı olarak davanın reddine karar verilmelidir.

5.SONUÇ

6502 sayılı TKHK’nın 68. maddesinde gösterilen tüketici hakem heyetine başvuru dava şartı, tüketici uyuşmazlığının bulunduğu ve dava değeri itibariyle de heyet tarafından incelenmesi gereken ihtilaflar bakımından inceleme mercii olarak karşımıza çıkmaktadır. Tüketici hakem heyetine başvuru noktasında 2023 yılı için getirilen parasal sınır, 66.000,00-TL altındaki uyuşmazlıklarla sınırlandırılmıştır. Dolayısıyla bunun altındaki ihtilaflarda kural olarak doğrudan tüketici mahkemelerine başvurma imkanı bulunmamaktadır.

Tüketici hakem heyetlerinin kurulduğu andan itibaren niteliklerine ilişkin olarak farklı değerlendirmeler yapılmış ve Anayasa Mahkemesi de önüne gelen uyuşmazlıklarda tüketici hakem heyetlerinin mahkeme olmadığı kanaatine varmıştır. Bununla birlikte tüketici hakem heyetleri idari bir merci veya re’sen hareket eden bir kurum da olmadığından tüketici uyuşmazlıkları bakımından heyete yapılan başvurularda da HMK’nın 24. maddesindeki tasarruf yetkisinin uygulanması esas alınabilmelidir. Bu anlamda, yarı yargısal uyuşmazlık çözüm mercii olduğunu düşündüğümüz tüketici hakem heyetlerinin önüne başvurucunun tasarrufuyla gelen uyuşmazlıklardan kanımızca yine başvurucunun talebi üzerine kısmen veya tamamen feragat edilmesi mümkündür. Bu nedenle başvuru sırasında alacağın tam olarak belli olmaması nedeniyle asgari bir miktar gösterilmiş olsa dahi, başvuru konusu alacağın heyete parasal başvuru sınırını aştığı anlaşılmış ise başvurana bu hususta süre verilerek alacak miktarının fazla kısmından feragat edip etmeyeceğine dair beyanı alınmalı; fakat başvurunun doğrudan reddine karar verilmemelidir. Ayrıca alacağın fazlaya ilişkin kısmına dair yapılan bu feragatin açık bir şekilde yapılması da bizce zorunlu olup, usul ekonomisi ilkesi de bunu gerektirmektedir.

 

Ecehan ARDIÇ

İstanbul Anadolu Tüketici Hakimi

KAYNAKLAR

1- AKTÜRK, Altay İltan/ ACAR UMUT, Ayşe; “Tüketici Hakem Heyetleri ve İşleyişine Genel Bir Bakış”, İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:5, Sayı:1, Haziran 2019, s. 25-54 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/810614 (Erişim Tarihi: 05/03/2023).

2- BUDAK, Ali Cem; “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Tüketici Hakem Heyetleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:16, Sayı:77 (Özel Sayı), Yıl:2014, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan, s. 77-103  (Basım Yılı 2015) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/756019 (Erişim Tarihi: 18/03/2023).

3- ÇABRİ, Sezer; 6502 Sayılı Kanun’a Göre Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2016.

4- DÖNER, Kemal; “Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğu Uyuşmazlıklar”, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:22, Yıl:2017, Sayı:36, s. 137-173 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/322781 (Erişim Tarihi: 23/04/2023).

5- DÜR, Orhan; “Tüketici Uyuşmazlıklarının Çözümünde Özel Dava Şartları ve İlamsız İcra Takibi”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:2021 (Ekim), Sayı:48, s. 217-244 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2025204 (Erişim Tarihi: 19/03/2023).

6- ERİŞİR, Evrim; “Tüketici İşlemlerinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümü Usulü”, Yeni Tüketici Hukuku Konferansı, Makaleler – Tartışmalar (Derleyen: M. Murat İnceoğlu), 1. Baskı, Onikilevha Yayınları, İstanbul 2015.

7- ERMENEK, İbrahim; “Yargı Kararları Işığında Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Ve Bu Alanda Ortaya Çıkan Sorunlara İlişkin Çözüm Önerileri”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:17, Yıl:2013, Sayı:2, s. 563-630 https://dergipark.org.tr/tr/pub/ahbvuhfd/issue/48109/608383 (Erişim Tarihi: 14/01/2023).

8- ILDIR, Gülgün; Alternatif Uyuşmazlık Çözümü (Medeni Yargıya Alternatif Yöntemler), 1. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2003.

9- İLHAN, Cengiz; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun – Şerh, 1. Baskı, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara 2006.

10- KARA, İlhan; Tüketici Hukuku, Engin Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2015.

11- KEÇECİOĞLU, Burak; “Avukatlık Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Tüketici Hukukunun Uygulanması”, Cevdet Yavuz’a Armağan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:22, Yıl:2016, Sayı:3, s. 1649-1678 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/372066 (Erişim Tarihi: 18/03/2023).

12- KURU, Baki/AYDIN, Burak; Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, 2021, Cilt 2.

13- MIDIK, Barış; “Tüketici Hakem Heyeti Önünden Sulh Yapılabilir Mi?”, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2017 (Temmuz), Sayı 16, s. 127-137 http://jurix.com.tr./article/17869 (Erişim Tarihi: 17/12/2022).

14-PEKCANITEZ, Hakan; “Tüketici Sorunları Hakem Heyeti”, İzmir Barosu Dergisi, Sayı:3, Yıl:1996 (Temmuz), s. 40-58 https://kutuphane.izmirbarosu.org.tr/img/1996-3.pdf (Erişim Tarihi: 03/09/2023).

15- POSTACIOĞLU, İlhan / ALTAY, Sümer; Medeni Usul Hukuku Dersleri, Vedat Kitapçılık, 8. Bası, İstanbul 2020.

16- TANDOĞAN ÖZBAYKAL, Nagihan; “Tüketici Hakem Heyetlerinde İtirazın İptali Davası Sorunu ve 7063 Sayılı Kanun Sonrasında Verilen Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:26, Yıl:2020 (Haziran), Sayı:1, s.467-486 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1100562 (Erişim Tarihi: 19/03/2023).

17- TANRIVER, Süha; Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 4. Bası, Ankara 2021, Cilt 1 (Medeni Usul Cilt 1)

18- TANRIVER, Süha; Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Genişletilmiş 2. Bası, Ankara 2022, Cilt 2 (Medeni Usul Cilt 2)

19- TEK, Gülen Sinem; “Tüketici Mahkemelerinin Görevi, Yetkisi ve Tüketici Mahkemelerinde Yapılan Yargılamanın Usulü”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:8, Sayı:99-100; Yıl:2012, s. 127-171 https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423872239.pdf (Erişim Tarihi: 25/08/2023).

20-TURAN, Sevda Tuğçe; “Tüketici Hakem Heyetleri”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:93, Sayı:1, Yıl:2019, s. 225-252  https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/yayinlar/dergi/doc/ibd20191.pdf (Erişim Tarihi: 15/08/2023).

21- TUTUMLU, Mehmet Akif; Türk Hukuk Sisteminde Tüketici Hakem Heyetleri, Seçkin Yayınevi, 3. Baskı, Ankara 2019 (Tüketici Hakem Heyetleri)

22- TUTUMLU, Mehmet Akif; Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin Yapısı, İşleyişi, Sorunları ve Çözüm Önerileri, 1. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2006 (Tüketici Sorunları)

23- TUTUMLU, Mehmet Akif; “Tüketici Hakem Heyetlerinde Uyuşmazlık Çözümü”, Mevlana Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Yıl:2014, Sayı:2, s. 181-223 https://jurix.com.tr/article/4637 (Erişim Tarihi: 18/03/2023). (Uyuşmazlık Çözümü)

24- VELİOĞLU YILMAZ, Gülce; “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Tüketici Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları”, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep 2020 file:///C:/Users/Administrator/Downloads/616247.pdf (Erişim Tarihi: 25/08/2023).

25- ULUSAL, Metin; Açıklamalı İçtihatlı Tüketici Hukuku, Bilge Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2016.

26- YAĞBASAN, Hicabi; “Medeni Usul Hukuku Kuralları Çerçevesinde Tüketici Hakem Heyetlerinde Ortaya Çıkan Bazı Usuli Sorunlar”, Selçuk Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dergisi, Cilt:2, Yıl:2019, Sayı:1, s. 73-125 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/806821 (Erişim Tarihi: 15/03/2023).

27- www.uyap.gov.tr

[1] 27/12/2007 tarih ve 26739 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 31/05/2007 tarih ve 2007/53 Esas, 2007/61 Karar sayılı kararı.

[2] 01/07/2008 tarih ve 26923 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 20/03/2008 tarih ve 2006/78 Esas, 2008/84 Karar sayılı kararı.

[3] BUDAK, Ali Cem; “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a Göre Tüketici Hakem Heyetleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:16, Sayı:77 (Özel Sayı), Yıl:2014, Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez’e Armağan, s. 101  (Basım Yılı 2015) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/756019 (Erişim Tarihi: 18/03/2023).

[4] PEKCANITEZ, Hakan; “Tüketici Sorunları Hakem Heyeti”, İzmir Barosu Dergisi, Sayı:3, Yıl:1996 (Temmuz), s. 41 https://kutuphane.izmirbarosu.org.tr/img/1996-3.pdf (Erişim Tarihi: 03/09/2023); TURAN, Sevda Tuğçe; “Tüketici Hakem Heyetleri”, İstanbul Barosu Dergisi, Cilt:93, Sayı:1, Yıl:2019, s. 233 https://www.istanbulbarosu.org.tr/files/yayinlar/dergi/doc/ibd20191.pdf (Erişim Tarihi: 15/08/2023); ERİŞİR, Evrim; “Tüketici İşlemlerinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümü Usulü”, Yeni Tüketici Hukuku Konferansı, Makaleler – Tartışmalar (Derleyen: M. Murat İnceoğlu), 1. Baskı, Onikilevha Yayınları, İstanbul 2015, s. 56.

[5] ERMENEK, İbrahim; “Yargı Kararları Işığında Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Ve Bu Alanda Ortaya Çıkan Sorunlara İlişkin Çözüm Önerileri”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:17, Yıl:2013, Sayı:2, s. 580, 594, 616 https://dergipark.org.tr/tr/pub/ahbvuhfd/issue/48109/608383 (Erişim Tarihi: 14/01/2023); TANDOĞAN ÖZBAYKAL, Nagihan; “Tüketici Hakem Heyetlerinde İtirazın İptali Davası Sorunu ve 7063 Sayılı Kanun Sonrasında Verilen Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi”, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:26, Yıl:2020 (Haziran), Sayı:1, s.476 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1100562 (Erişim Tarihi: 19/03/2023); TANRIVER, Süha; Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, Genişletilmiş 2. Bası, Ankara 2022, Cilt 2, s. 355 (Medeni Usul Cilt 2); DÜR, Orhan; “Tüketici Uyuşmazlıklarının Çözümünde Özel Dava Şartları ve İlamsız İcra Takibi”, Türkiye Adalet Akademisi Dergisi, Yıl:2021 (Ekim), Sayı:48, s. 225 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2025204 (Erişim Tarihi: 19/03/2023); ILDIR, Gülgün; Alternatif Uyuşmazlık Çözümü (Medeni Yargıya Alternatif Yöntemler), 1. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2003, s. 137; TEK, Gülen Sinem; “Tüketici Mahkemelerinin Görevi, Yetkisi ve Tüketici Mahkemelerinde Yapılan Yargılamanın Usulü”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:8, Sayı:99-100; Yıl:2012, s. 136 https://www.acarindex.com/dosyalar/makale/acarindex-1423872239.pdf (Erişim Tarihi: 25/08/2023).

[6] TUTUMLU, Mehmet Akif; “Tüketici Hakem Heyetlerinde Uyuşmazlık Çözümü”, Mevlana Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:2, Yıl:2014, Sayı:2, s. 185-189 https://jurix.com.tr/article/4637 (Erişim Tarihi: 18/03/2023) (Uyuşmazlık Çözümü)

[7] BUDAK, s. 80; MIDIK, Barış; “Tüketici Hakem Heyeti Önünden Sulh Yapılabilir Mi?”, Kocaeli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:2017 (Temmuz), Sayı 16, s. 127-137 http://jurix.com.tr./article/17869 (Erişim Tarihi: 17/12/2022); VELİOĞLU YILMAZ, Gülce; “6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Tüketici Uyuşmazlıkları ve Çözüm Yolları”, Hasan Kalyoncu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Özel Hukuk Anabilim Dalı, (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gaziantep 2020, s. 36 file:///C:/Users/Administrator/Downloads/616247.pdf (Erişim Tarihi: 25/08/2023).

[8] YAĞBASAN, Hicabi; “Medeni Usul Hukuku Kuralları Çerçevesinde Tüketici Hakem Heyetlerinde Ortaya Çıkan Bazı Usuli Sorunlar”, Selçuk Üniversitesi Adalet Meslek Yüksekokulu Dergisi, Cilt:2, Yıl:2019, Sayı:1, s. 80 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/806821 (Erişim Tarihi: 15/03/2023).

[9] İLHAN, Cengiz; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun – Şerh, 1. Baskı, Türkiye Barolar Birliği Yayınları, Ankara 2006, s. 298.

[10] TURAN, s. 229.

[11]AKTÜRK, Altay İltan/ ACAR UMUT, Ayşe; “Tüketici Hakem Heyetleri ve İşleyişine Genel Bir Bakış”, İstanbul Aydın Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl:5, Sayı:1, Haziran 2019, s. 30 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/810614 (Erişim Tarihi: 05/03/2023).

[12] Aynı Yönde Bkz. ERİŞİR, s. 60.

[13] ÇABRİ, Sezer; 6502 Sayılı Kanun’a Göre Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Şerhi, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2016, s. 1013, 1018, 1019, 1022.

[14] TUTUMLU, Mehmet Akif; Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin Yapısı, İşleyişi, Sorunları ve Çözüm Önerileri, 1. Baskı, Seçkin Yayınları, Ankara 2006, s. 45 (Tüketici Sorunları)

[15] TUTUMLU, Mehmet Akif; Türk Hukuk Sisteminde Tüketici Hakem Heyetleri, Seçkin Yayınevi, 3. Baskı, Ankara 2019, s. 76 (Tüketici Hakem Heyetleri)

[16] Bkz. Yargıtay 13. HD, 15/09/2014, 2014/26730 Esas, 2014/26870 Karar. www.uyap.gov.tr (Erişim Tarihi: 26/01/2023)

[17] YAĞBASAN, s. 89; ULUSAL, Metin; Açıklamalı İçtihatlı Tüketici Hukuku, Bilge Yayınevi, 1. Baskı, Ankara 2016, s. 511.

[18] DÖNER, Kemal; “Tüketici Mahkemelerinin Görevli Olduğu Uyuşmazlıklar”, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt:22, Yıl:2017, Sayı:36, s. 168 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/322781 (Erişim Tarihi: 23/04/2023).

[19] Bu Yöndeki Görüşler İçin Bkz. TUTUMLU, Uyuşmazlık Çözümü, s. 197; YAĞBASAN, s. 89, 113; AKTÜRK/ACAR UMUT, s. 36; KARA, İlhan; Tüketici Hukuku, Engin Yayınları, 1. Baskı, Ankara 2015, s. 658; KEÇECİOĞLU, Burak; “Avukatlık Sözleşmesinden Kaynaklanan Uyuşmazlıklarda Tüketici Hukukunun Uygulanması”, Cevdet Yavuz’a Armağan, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmaları Dergisi, Cilt:22, Yıl:2016, Sayı:3, s. 1672 https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/372066 (Erişim Tarihi: 18/03/2023).

[20] Aynı Yönde Bkz. TUTUMLU, Tüketici Hakem Heyetleri, s. 79, 130; İLHAN, s. 301.

[21] TUTUMLU, Tüketici Hakem Heyetleri, s. 165, 166, 167.

[22] TANRIVER, Süha; Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 4. Bası, Ankara 2021,  Cilt 1, s. 1139 (Medeni Usul Cilt 1).

[23] POSTACIOĞLU, İlhan / ALTAY, Sümer; Medeni Usul Hukuku Dersleri, Vedat Kitapçılık, 8. Bası, İstanbul 2020, s. 788.

[24] KURU, Baki/AYDIN, Burak; Medeni Usul Hukuku El Kitabı, Yetkin Yayınları, 2. Baskı, 2021, Cilt 2, s. 1051.

[25] KURU/AYDIN, s. 1051, 1065.

[26] Bkz. Yargıtay 3. HD, 24/01/2013, 2012/22839 Esas, 2013/1069 Karar. www.uyap.gov.tr (Erişim Tarihi: 26/01/2023).

[27] Bkz. Diyarbakır BAM 6. HD, 09/06/2022, 2021/3433 Esas, 2022/1321 Karar. www.uyap.gov.tr (Erişim Tarihi: 26/01/2023).

[28] Bkz. KURU/AYDIN, s. 1058; POSTACIOĞLU / ALTAY, s. 798.

[29] Bkz. Yargıtay 13. HD, 03/10/2018, 2016/7087 Esas, 2018/8942 Karar. www.uyap.gov.tr (Erişim Tarihi: 26/01/2023).

[30] KURU/AYDIN, s. 1066.

[31] KURU/AYDIN, s. 1067.

[32] Bkz. Yargıtay 10. HD, 21/04/2011, 2010/14412 Esas, 2011/5842 Karar. www.uyap.gov.tr (Erişim Tarihi: 26/01/2023).

[33] BUDAK, s. 85.

[34] ÇABRİ, s. 1028.

[35] Aynı Yönde Bkz. TUTUMLU, Tüketici Hakem Heyetleri, s. 85.

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER